Ela
New member
Okey Kaç Perle Biter? – Bir Akşamın Stratejisi ve Empatisi
Bir forum akşamı, kahvemi yudumlarken başlığa gözüm ilişti: “Okey kaç perle biter?”
Basit bir soru gibi duruyordu ama beni anında yıllar öncesine götürdü. Okey masasının etrafında dört kişiydik: ben, çocukluk arkadaşım Baran, ablam Elif ve onun en yakın arkadaşı Derya.
O akşam sadece taşlar değil, karakterler de dizilmişti masaya. Her birimiz oyuna değil, hayata başka bir yerden bakıyorduk.
---
1. Masanın Başında: Baran ve Stratejinin Sessizliği
Baran, oyuna başladığında konuşmazdı. Her taşın yerini zihninde bir haritaya işlerdi.
Taşlar değil, olasılıklar hareket ederdi onun kafasında.
“Bir okey bulursam iki el sonra biter,” dediğinde kimse anlam veremezdi.
Ama o, her ihtimali hesaplıyordu; hangi taş kimde, kim risk alır, kim bekler…
Baran için okey, bir oyun değil bir planın parçasıydı.
Kadınların bakışlarını, sohbetin tonunu bile hesaba katardı — çünkü sessizliğin içinde bile strateji vardı.
Elif ona bakıp gülümserdi. “Her şeyi bu kadar ciddiye alma Baran, bu sadece oyun,” derdi.
Ama Baran’ın dünyasında hiçbir şey “sadece” değildi.
O, her hareketi mantıkla, her ihtimali olasılıkla tartardı.
Bir el bittiğinde, elindeki taşları dizip analiz ederdi:
“Neden 3’ü atmadım? Derya o taşı bekliyordu.”
Kendini suçlamaz, sadece öğrenirdi.
Bir erkek olarak değil, bir mühendis gibi oynardı okeyi.
---
2. Empatinin Masası: Elif ve Derya
Elif, Baran’ın aksine taşlara değil, insanlara bakardı.
“Baran’ın eli dolu, sabırsızlandı,” derdi. “Senin elin kötü, farkındayım.”
O, sezgileriyle oynardı. Bir taşın rengi, bir gülüş, bir sessizlik bile ipucuydu onun için.
Elif’in okey oyunu, ilişkiler gibiydi:
Birini tanımak, onun ritmini duymak, bazen susmak, bazen taş atmak.
Derya ise tamamen duygusal bir oyuncuydu.
Bir el kazanırsa kahkahalarla güler, kaybederse taşları karıştırırken bile suratını asardı.
“Şans bana küsmüş bugün,” derdi.
Ama o, empatisiyle masayı dengeye getirirdi.
Kimse sinirlenmesin, kimse üzülmesin isterdi.
Kaybetse bile, “Senin sevincin bana yeter,” diyecek kadar içtendi.
Kadınların yaklaşımı oyuna değil, birbirineydi.
Taşlar değil, hisler hareket ediyordu onların elinde.
---
3. Okeyin Kalbinde Bir Akşam
Saat ilerledikçe kahkahalar, sessizlikler, planlar ve sezgiler birbirine karıştı.
Baran’ın hesabı şaştı; Derya beklemediği bir taşla okey yaptı.
Elif, Baran’a dönüp göz kırptı: “Empati bazen stratejiyi yener.”
Baran sustu, sonra gülümsedi. “Belki de strateji, empatiyi anlamakla başlar,” dedi.
İşte o anda herkes durdu.
Çünkü kimse okeyin ortasında felsefeye gireceğini tahmin etmemişti.
Ama masadaki sessizlik, taşların tıkırtısından daha gürültülüydü.
Okey kaç perle biterdi?
Kuralına göre, bir oyuncu elini bitirene kadar, yani “okey” diyene kadar.
Ama o akşam, hepimiz anladık ki bazı oyunlar tek elde değil, birbirimizi anlayarak biter.
---
4. Erkeklerin Mantığı – Kadınların Kalbi
Baran her oyundan sonra not alırdı.
“Kazandım: strateji işe yaradı.”
Kaybederse: “Empatiyle karışık kaos vardı.”
Ona göre her şey analiz edilebilirdi.
Oysa Elif, oyun bittikten sonra bile sohbeti sürdürürdü.
“Biliyor musun,” derdi, “sen taşları çözümlüyorsun ama insanları çözmek daha zor.”
Baran gülerdi: “İnsanlar değişken, taşlar sabit.”
“Tam da bu yüzden,” diye eklerdi Elif, “oyun hiçbir zaman aynı olmaz.”
Kadınların dünyasında sonuç değil süreç önemliydi.
Erkeklerin dünyasında ise süreç, sonuca ulaşmanın bir aracından ibaretti.
Okey masasında bu fark, her elin ruhuna işlemişti.
Kadınlar birbirinin duygusuna dokunarak oynuyor, erkekler olasılıklar zinciriyle ilerliyordu.
---
5. Final Elinde Gerçek Soru: Kaç Perle Biter?
Son elde Baran’ın elinde dört per vardı.
Herkesin gözleri onda, taşlar neredeyse tamam.
Ama Elif bir an sustu, sonra dedi ki:
“Baran, o taşı atarsan oyunu bitirirsin ama sohbeti bitirirsin de.”
Baran’ın eli havada kaldı.
Bir taş, sadece bir taş değildi artık.
O an anladı ki okey, sadece perlerden ibaret değil;
karşındaki insanla kurduğun bağ da bir oyunun parçasıydı.
O taşı atmadı.
Okeyi bekletip masadakilere baktı: “Okey kaç perle biter bilmem, ama bazen bitirmemek daha güzel.”
Elif gülümsedi, Derya içten bir kahkaha attı.
Ve o akşam okey, kuralına göre değil, kalbine göre bitti.
---
6. Forumun Sessiz Son Sözü
Bugün biri “Okey kaç perle biter?” diye sorduğunda, sadece “altı perle” demek gelmiyor içimden.
Çünkü öğrendim ki okey, insan ilişkilerinin küçük bir aynası.
Bir taraf hesap yapar, diğer taraf hisseder.
Bir taraf “bitirmek” ister, diğeri “devam ettirmek”.
Okey aslında bir masa değil; stratejiyle empati, mantıkla kalp arasında kurulan bir köprü.
O yüzden cevap belki de şöyle olmalı:
Okey, per sayısıyla değil, anladığında biter.
Ve bazen en güzel oyunlar, hiç bitmeyenlerdir.
Bir forum akşamı, kahvemi yudumlarken başlığa gözüm ilişti: “Okey kaç perle biter?”
Basit bir soru gibi duruyordu ama beni anında yıllar öncesine götürdü. Okey masasının etrafında dört kişiydik: ben, çocukluk arkadaşım Baran, ablam Elif ve onun en yakın arkadaşı Derya.
O akşam sadece taşlar değil, karakterler de dizilmişti masaya. Her birimiz oyuna değil, hayata başka bir yerden bakıyorduk.
---
1. Masanın Başında: Baran ve Stratejinin Sessizliği
Baran, oyuna başladığında konuşmazdı. Her taşın yerini zihninde bir haritaya işlerdi.
Taşlar değil, olasılıklar hareket ederdi onun kafasında.
“Bir okey bulursam iki el sonra biter,” dediğinde kimse anlam veremezdi.
Ama o, her ihtimali hesaplıyordu; hangi taş kimde, kim risk alır, kim bekler…
Baran için okey, bir oyun değil bir planın parçasıydı.
Kadınların bakışlarını, sohbetin tonunu bile hesaba katardı — çünkü sessizliğin içinde bile strateji vardı.
Elif ona bakıp gülümserdi. “Her şeyi bu kadar ciddiye alma Baran, bu sadece oyun,” derdi.
Ama Baran’ın dünyasında hiçbir şey “sadece” değildi.
O, her hareketi mantıkla, her ihtimali olasılıkla tartardı.
Bir el bittiğinde, elindeki taşları dizip analiz ederdi:
“Neden 3’ü atmadım? Derya o taşı bekliyordu.”
Kendini suçlamaz, sadece öğrenirdi.
Bir erkek olarak değil, bir mühendis gibi oynardı okeyi.
---
2. Empatinin Masası: Elif ve Derya
Elif, Baran’ın aksine taşlara değil, insanlara bakardı.
“Baran’ın eli dolu, sabırsızlandı,” derdi. “Senin elin kötü, farkındayım.”
O, sezgileriyle oynardı. Bir taşın rengi, bir gülüş, bir sessizlik bile ipucuydu onun için.
Elif’in okey oyunu, ilişkiler gibiydi:
Birini tanımak, onun ritmini duymak, bazen susmak, bazen taş atmak.
Derya ise tamamen duygusal bir oyuncuydu.
Bir el kazanırsa kahkahalarla güler, kaybederse taşları karıştırırken bile suratını asardı.
“Şans bana küsmüş bugün,” derdi.
Ama o, empatisiyle masayı dengeye getirirdi.
Kimse sinirlenmesin, kimse üzülmesin isterdi.
Kaybetse bile, “Senin sevincin bana yeter,” diyecek kadar içtendi.
Kadınların yaklaşımı oyuna değil, birbirineydi.
Taşlar değil, hisler hareket ediyordu onların elinde.
---
3. Okeyin Kalbinde Bir Akşam
Saat ilerledikçe kahkahalar, sessizlikler, planlar ve sezgiler birbirine karıştı.
Baran’ın hesabı şaştı; Derya beklemediği bir taşla okey yaptı.
Elif, Baran’a dönüp göz kırptı: “Empati bazen stratejiyi yener.”
Baran sustu, sonra gülümsedi. “Belki de strateji, empatiyi anlamakla başlar,” dedi.
İşte o anda herkes durdu.
Çünkü kimse okeyin ortasında felsefeye gireceğini tahmin etmemişti.
Ama masadaki sessizlik, taşların tıkırtısından daha gürültülüydü.
Okey kaç perle biterdi?
Kuralına göre, bir oyuncu elini bitirene kadar, yani “okey” diyene kadar.
Ama o akşam, hepimiz anladık ki bazı oyunlar tek elde değil, birbirimizi anlayarak biter.
---
4. Erkeklerin Mantığı – Kadınların Kalbi
Baran her oyundan sonra not alırdı.
“Kazandım: strateji işe yaradı.”
Kaybederse: “Empatiyle karışık kaos vardı.”
Ona göre her şey analiz edilebilirdi.
Oysa Elif, oyun bittikten sonra bile sohbeti sürdürürdü.
“Biliyor musun,” derdi, “sen taşları çözümlüyorsun ama insanları çözmek daha zor.”
Baran gülerdi: “İnsanlar değişken, taşlar sabit.”
“Tam da bu yüzden,” diye eklerdi Elif, “oyun hiçbir zaman aynı olmaz.”
Kadınların dünyasında sonuç değil süreç önemliydi.
Erkeklerin dünyasında ise süreç, sonuca ulaşmanın bir aracından ibaretti.
Okey masasında bu fark, her elin ruhuna işlemişti.
Kadınlar birbirinin duygusuna dokunarak oynuyor, erkekler olasılıklar zinciriyle ilerliyordu.
---
5. Final Elinde Gerçek Soru: Kaç Perle Biter?
Son elde Baran’ın elinde dört per vardı.
Herkesin gözleri onda, taşlar neredeyse tamam.
Ama Elif bir an sustu, sonra dedi ki:
“Baran, o taşı atarsan oyunu bitirirsin ama sohbeti bitirirsin de.”
Baran’ın eli havada kaldı.
Bir taş, sadece bir taş değildi artık.
O an anladı ki okey, sadece perlerden ibaret değil;
karşındaki insanla kurduğun bağ da bir oyunun parçasıydı.
O taşı atmadı.
Okeyi bekletip masadakilere baktı: “Okey kaç perle biter bilmem, ama bazen bitirmemek daha güzel.”
Elif gülümsedi, Derya içten bir kahkaha attı.
Ve o akşam okey, kuralına göre değil, kalbine göre bitti.
---
6. Forumun Sessiz Son Sözü
Bugün biri “Okey kaç perle biter?” diye sorduğunda, sadece “altı perle” demek gelmiyor içimden.
Çünkü öğrendim ki okey, insan ilişkilerinin küçük bir aynası.
Bir taraf hesap yapar, diğer taraf hisseder.
Bir taraf “bitirmek” ister, diğeri “devam ettirmek”.
Okey aslında bir masa değil; stratejiyle empati, mantıkla kalp arasında kurulan bir köprü.
O yüzden cevap belki de şöyle olmalı:
Okey, per sayısıyla değil, anladığında biter.
Ve bazen en güzel oyunlar, hiç bitmeyenlerdir.