Osmanlı'Da Recm Cezası Uygulandı Mı ?

Firtina

New member
Osmanlı’da Recm Cezası Uygulandı Mı? Tarihin Sessiz Sorusu

Selam dostlar,

Bugün biraz derin bir konuya dalalım istedim. Öyle bir mesele ki; din, hukuk, ahlak ve tarih birbirine karışıyor. Osmanlı’da recm (taşlayarak idam) cezası gerçekten uygulandı mı? Yoksa sadece İslami hukuk metinlerinde yer alıp, pratikte tarih boyunca bir “teorik tehdit” olarak mı kaldı? Gelin birlikte, hem aklımızla hem vicdanımızla bu sorunun izini sürelim.

---

İslami Hukukta Recm: Kâğıt Üzerindeki Hüküm

Recm cezası, zina eden evli bireyler için klasik İslam hukukunda öngörülen bir cezadır. Ancak işin ilginç yanı, bu hükmün Kur’an’da açıkça yer almamasıdır. Kur’an zina için yüz değnek (celde) cezasını öngörür. Recm ise daha çok hadislerde, Hz. Muhammed dönemindeki bazı vakalar üzerinden anılır. Bu fark, tarih boyunca pek çok hukukçunun zihnini meşgul etmiştir.

Osmanlı’da hukuk iki ana damardan beslenirdi: şer’i (dini) hukuk ve örfî (idari) hukuk. Şer’i hukukta recm hükmü fıkıh kitaplarında yer alsa da, Osmanlı kadı kayıtlarında recm uygulamasına neredeyse hiç rastlanmaz. Bunun yerine genellikle sürgün, hapis, para cezası veya kamusal teşhir gibi daha hafif cezalar uygulanmıştır. Yani, kâğıt üzerinde var ama pratikte neredeyse yok denecek kadar az.

---

Osmanlı Gerçeği: Adalet mi, Merhamet mi?

Peki neden Osmanlı bu kadar “sert” bir cezayı neredeyse hiç uygulamadı?

Cevap, Osmanlı’nın hukuk anlayışında gizli: adalet ile merhamet arasında kurduğu ince dengede.

Kadıların görevi sadece kanunu uygulamak değil, toplumsal huzuru korumaktı. “Şüpheyle had cezası düşer” ilkesi gereği, zina gibi özel hayata dair suçlarda kesin delil olmadan kimse cezalandırılmazdı. Dört şahidin olayı fiilen görmesi gerekiyordu. Bu şart öylesine katıydı ki, neredeyse hiçbir dava bu eşiği geçemedi.

Yani Osmanlı’da “recm” bir semboldü: caydırıcı ama uygulanmayan, topluma ahlaki mesaj veren bir yasaydı. Gerçekte ise kadılar genellikle tarafları uzlaştırır, cezayı hafifletir veya konuyu “örfî” yollarla çözerdi.

---

Kadın ve Erkek Perspektifinden Recm Tartışması

Bu noktada meseleye bir de cinsiyet gözlüğünden bakalım.

Erkekler genellikle bu tartışmalara stratejik bir yerden yaklaşır: “Devlet düzeni, toplumsal disiplin, caydırıcılık…” gibi kavramlar üzerinden. Kadınlar ise daha çok empatiyle, mağduriyet ve adalet duygusuyla konuyu sorgular: “Bir insanın taşlanarak öldürülmesi vicdana sığar mı?”

Osmanlı’da kadınların mahkemelerde aktif şekilde şikâyetçi, davacı veya tanık olarak yer alması, aslında toplumda düşündüğümüzden daha yüksek bir hukuk bilinci olduğunu gösterir. Kadı sicillerinde zina suçlamalarına dair vakaların çoğu, kadınların hak arayışıyla başlar; ama çoğu da recmle bitmez. Çünkü toplum, cezalandırmaktan çok “ayıplamayı” tercih ederdi.

Yani Osmanlı toplumu, ahlaki normları hukuk yoluyla değil, toplumsal baskı ve gelenek yoluyla korurdu.

---

Günümüze Yansımalar: Hukuk, İnanç ve İnsan Onuru

Bugün hâlâ dünyanın bazı bölgelerinde recm cezası tartışılıyor. Bu uygulamayı “dini emir” olarak savunanlar da var, “insanlık suçu” olarak görenler de. Osmanlı’nın tutumu burada dikkat çekici bir denge noktası sunuyor:

Ne tamamen seküler bir kopuş, ne de katı bir dogmatizm.

Modern hukukta insan onuru, cezanın amacıyla iç içe geçmiştir. Osmanlı’nın “şüpheyle cezayı düşürme” ilkesi, bugünün “masumiyet karinesi”ne oldukça benzer. Bu, tarihî bir sürekliliğin göstergesidir.

Belki de mesele “recm” değil, adaletin ne zaman ve nasıl uygulanması gerektiği sorusudur.

---

Beklenmedik Bir Bağlantı: Yapay Zeka ve Recm Arasında Ne Alaka Var?

Şaşırtıcı gelebilir ama, geleceğin hukukunu düşünürken Osmanlı’daki recm tartışmasından bile ders alabiliriz.

Yapay zekâ, tıpkı Osmanlı kadıları gibi, “adaleti otomatikleştirme” riski taşıyor. Eğer bir algoritma sadece “kuralları” uygularsa, insanî yönü —merhameti, bağlamı, vicdanı— gözden kaçırabilir.

Osmanlı’nın kadıları, hükmü verirken sadece metne değil, insanın niyetine, durumuna, çevresine bakardı. Bugünün dünyasında yapay zekânın hukuk sistemine girmesiyle, belki de bu eski Osmanlı sezgisine yeniden ihtiyacımız olacak.

---

Sonuç: Taş Atmak mı, Anlamak mı?

Osmanlı’da recm cezası “uygulandı mı” sorusunun cevabı, teknik olarak hayır; ama zihinsel ve kültürel anlamda evet, tartışması yaşandı.

Bu tartışma bize, bir toplumun adalet anlayışının yalnızca yasalarında değil, vicdanında da şekillendiğini gösteriyor. Recm, belki hiç taş atmadan bile, tarih boyunca toplumu düşünmeye zorladı: Adalet mi önemli, merhamet mi?

Ve belki de asıl mesele şu:

Bir toplumu taşlayan yasalar değil, birbirine taş atmayan insanlar yaşatır.

---