Hapşırdığında Ne Demeli ?

Ela

New member
Hapşırdığında Ne Demeli?

Merhaba dostlar,

Bugün size küçük ama içimizi ısıtan bir hikâye anlatmak istiyorum. Hani bazen bir kelime, bir jest, bir anlık gülümseme vardır ya… tüm gününüzü değiştirir. “Hapşırdığında ne demeli?” sorusu da bana hep o anlardan birini hatırlatır. Basit gibi görünür ama altında sevgi, dikkat, hatta bazen kırılgan bir iletişim yatar.

---

Bir Ofis, Üç Kişi ve Bir Hapşırık

Soğuk bir kış sabahıydı. Ofisin penceresinden kar taneleri süzülüyor, içeride kahve makineleri mırıldanıyordu. Her zamanki gibi sabah toplantısına geç kalmıştı herkes. Bir köşede oturan Elif, ellerini kahve kupasında ısıtırken yan masada oturan Mert’e baktı. Mert, mühendis kafasıyla, sabahın köründe çizelgelerle boğuşuyordu. Elif, bir yandan yeni raporları düzenliyor, bir yandan da ofisteki herkesin küçük hâllerine dikkat ediyordu.

Tam o sırada, masanın öte yanından yüksek bir “HAPŞUUU!” sesi yankılandı.

Yeni gelen stajyer Burak, burnunu ovuşturarak “Pardon ya, bu havalar da tam grip havası,” dedi utangaçça.

Mert kafasını kaldırdı, kısa bir duraklamadan sonra, mekanik bir tonla, “Çok yaşa,” dedi. Sonra hemen çizelgesine döndü.

Elif ise hafifçe gülümsedi, gözleriyle ona “İyi misin?” der gibi baktı. “Aman dikkat et,” dedi, “sana bir çay yapayım mı?”

---

“Çok Yaşa” mı Demeli, “İyi misin” mi Sormalı?

İşte o anda fark ettim, aslında bir hapşırığın iki farklı dünyası vardı.

Erkekler genelde hızlıca tepki verirler: “Çok yaşa.”

Kısa, öz, işlevsel. Bir tür görevdir bu; söylenir ve geçilir.

Ama kadınlar genelde cümleyi bir duyguyla süslerler: “Aman dikkat et, üşütmüşsündür.”

Bir anne şefkati, bir dost ilgisi vardır o sözde.

Mert için bu “çok yaşa” bir nezaket refleksiydi, duygusuz ama yerindeydi. Elif içinse “hapşırmak” bile iletişimdi; ilgilenmek, fark etmekti.

---

Ofis Sohbetinde Alevlenen Tartışma

Öğle arası geldiğinde konu bir şekilde yine o sabahki hapşırığa geldi.

Burak gülerek, “Abi sen bana çok yaşa dedin ama Elif Hanım çay yaptı, şimdi hanginiz daha kibar?” dedi.

Mert, kaşlarını kaldırdı. “Kibar olmak başka, çözüm odaklı olmak başka. Ben nezaketimi gösterdim. Çayı da kendin alabilirdin.”

Elif hemen araya girdi: “Kibar olmak bazen sadece sözle değil, davranışla olur. İnsan biraz ilgiyi hissedince kendini değerli hisseder.”

Ofiste bir sessizlik oldu. Herkes, aslında bu küçük olayı kendi hayatına göre düşündü.

Birçoğumuzun “çok yaşa”sı refleks olmuştu; belki de farkında bile olmadan duyguyu dışarıda bırakıyorduk.

---

Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Kalbi

Mert, işinde çok başarılıydı. Her şey planlı, mantıklı, çözüm odaklıydı.

Ama duygusal alanlarda biraz donuktu. O, duygularla vakit kaybetmek yerine sorunu çözmeyi severdi.

Elif ise insanlarla bağ kurarak ilerlerdi. Onun için bir “hapşırık” bile bir iletişim fırsatıydı; birinin yalnız olmadığını göstermekti.

Bir süre sonra Burak hastalandı ve iki gün işe gelemedi. Döndüğünde masasında bir not buldu:

“Elif’ten: ‘Geçmiş olsun, çayım hazır :)

Mert’ten: ‘Toplantı çıktısını masana bıraktım.’”

İkisi de ilgilenmişti, ama farklı dillerde.

Biri kalpten, diğeri sistemden konuşmuştu.

---

Küçük Bir Söz, Büyük Bir Anlam

Hapşırık dediğin şey saniyelik bir refleks. Ama o an söylenen kelime, insanın içinde yankı bırakabiliyor.

Kimi “çok yaşa”yı içten söyler, kimi sadece ağzından çıkar.

Ama o anda karşısındaki insanın gözlerinin içine bakarak “İyi misin?” demek, belki de “Seni fark ediyorum” demektir.

Elif bir gün bana şöyle demişti:

“İnsanlar genelde büyük laflarla sevgi gösterir ama bazen bir ‘çok yaşa’ bile bir kalbi onarabilir.”

O günden beri ben de her hapşırıkta düşünür oldum.

Gerçekten sadece refleks olarak mı söylüyorum, yoksa karşımda birini mi hissediyorum?

---

Forumdaşlar, Siz Ne Dersiniz?

Siz hiç birinin “çok yaşa”sında gerçekten sıcaklığı hissettiniz mi?

Ya da bazen sessiz bir “iyi misin?” sizi daha mı çok etkilemiştir?

Belki de mesele sadece sözcüklerde değildir.

Belki o anda karşındaki insanın gözlerindeki o minicik ışıkta gizlidir anlam.

Belki bir erkek için “çok yaşa” bir görevdir, ama bir kadın için “aman dikkat et” bir duygudur.

Ama sonuçta, her iki taraf da bir şekilde iletişim kurar.

Kimi çözüm arar, kimi kalp bağı.

Ve belki de bu farklılık, bizi birbirimize benzemez ama tamamlar hâle getirir.

---

Son Söz: “Hapşırdığında Ne Demeli?”

Belki “çok yaşa” demek yeterlidir, belki “iyi misin?” diye sormak daha anlamlıdır.

Ama asıl mesele, o anda karşındaki insana gerçekten değer vermektir.

Hapşırmak sadece bir bedensel refleks olabilir ama “çok yaşa” demek bir kalp refleksidir.

Kimi zaman bir kelimeyle, kimi zaman bir bakışla insanın içini ısıtan o küçük anları kaçırmayalım.

Çünkü bazen sevgi, kocaman sözlerde değil; bir hapşırıkla başlayan küçücük bir ilgidedir.

---

Ve şimdi dönüp size soruyorum dostlar:

Sizce bir hapşırığın ardından en doğru cümle hangisidir?

“Çok yaşa” mı, “İyi misin?” mi, yoksa sessiz bir gülümseme mi?

Yorumlarınızı bekliyorum. Belki de birinizin “çok yaşa”sı bir diğerine ilaç olur…